Dünya genelinde özellikle tropikal bölgelerde meydana gelen ölümlerin çoğu enfeksiyonların sebep olduğu hastalıklardır. Afrika gibi ülkelerde her yıl binlerce çocuk bazı mikroorganizmaların sebep olduğu enfeksiyonlar nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Bunun nedeninin sosyo-ekonomik gibi görünse de gelişmiş ülkelerde de enfeksiyona bağlı hastalıklar giderek artmaktadır. 1981 yılında yapılan bir araştırmaya göre Amerika Birleşik Devletleri’nde enfeksiyona bağlı ölümlerde beşinci sıradayken, 1992 yılında bu oran %58’lik artışla üçüncü sıraya yükselmiştir. Bu nedenlerden dolayı enfeksiyonlara karşı farkı bir yol izlenmeye başlanmış ve özellikle bilim adamları, antimikrobiyal ajan arayışında bitkilere başvurmuşlardır. Zamanla mikroorganizmaların yeni türleri ilaçlara karşı direnç göstermiş ve bu nedenle ilaçların kullanımı azalmış bunun yerine antimikrobiyallerin kullanımı artmaya başlamıştır.

Antimikrobiyal araştırmalar penisilinin keşfedilmesiyle başlamış ve sonrasında antibiyotikler mikroorganizmalardan üretilmeye başlamıştır. Özellikle klinik alanında kullanılan bu tip antibiyotikler genelde toprakta yaşayan mikroorganizmalardan ya da funguslardan üretilmektedir. Biyoaktif mikrobiyal ürünlerinin incelenmesi yıllarca devam etmektedir. Bitkilerden elde edilen antimikrobiyal bileşikler hastalıkların tedavilerinde oldukça zengin bir alternatiftir.

Bitkilerden elde edilen ekstraktlarda flavonoid ve türevlerinin olduğu keşfedilmiş ve ayrıca antimikrobiyal aktivitelerinin özellikle uçucu yağlarda daha çok olduğu görülmüştür. Uçucu yağlar kompleks yapılarında farklı tür bileşenleri içermesinden dolayı biyolojik aktivite olarak farklılık gösterebilmektedir. Bitkilerden elde edilen alkaloid, terpenoid, flavonoid gibi maddeler enfeksiyon tedavisinde yaygın olarak kullanılmaktadır. İçerdikleri maddelere göre etkisi değişebilen uçucu yağlar antimikrobiyal karminatif, diüretik, antispazmodik gibi etkileri de bulunmaktadır. Bitkinin yapısı ve türü, derişim ve test mikroorganizmanın cinsi gibi durumlar antimikrobiyal aktiviteyi etkileyen durumlardır. Sıcaklık, pH, yağlar ve proteinler ise fenolik bileşiklerin antimikrobiyal etkilerini gözlemlemede önemlidir.

Yaşantımızın her alanında hava kirliliği, düzgün beslenmeme, obezite gibi olumsuz durumlarla karşı karşıya kaldığımız zamanlar olmaktadır. Vücudumuzun içerisinde serbest dolaşan zararlı bileşenler var olup bunların sebep olduğu sindirim ve dolaşım sisteminde rahatsızlık gibi hastalıkların öncüsü olabilmektedir. Bunun gibi birçok hastalığın nedenini oluşturan maddelere karşı direnç sağlayan maddelere antioksidan denilmektedir. Antioksidanın terim anlamı, canlıya zarar verebilecek maddelerin dışardan veya canlının biyolojik reaksiyonları sonucunda oluşan serbest radikalleri yok eden maddedir. Genellikle yeşil yapraklı ve kırmızı yapraklı bitkilerde antioksidan miktarı fazla olmaktadır. Ayrıca bitki türleri içerisinde bulunan A, C ve E vitaminleri doğal bilinen antioksidanlardır.

Neden Antioksidan Maddeler

Antioksidan aktivite ile ilgili yapılan çalışmalar son zamanlarda baharatlar ve bitkiler üzerinde olmaktadır. Ayrıca antioksidan aktiviteyi gösteren bitkinin nasıl kullanılması gerektiğini gösteren araştırmalar da bulunmaktadır. Bitkiler üzerinde yapılan araştırmalarda bitkilerden elde edilen maddelerin canlı hücreler üzerinde gösterdiği pozitif sonuçlar bitkinin etken maddesinin başta tıp olmak üzere birçok alanda kullanılabileceği sonucuna varmıştır. İnsanlar zamanla sentetik ilaçların yerine daha etkili olabilecek antioksidan maddelere yönelmişlerdir.

Uzun zamandan beri gıdaların üretim aşamalarında bazı sentetik katkı maddeleri konulmaktadır. Bu katkı maddeleri bazen güvenirli olmayabilmektedir.. Doğal antimikrobiyal etkisi olan bitkiler, sentetik olarak sentezlenen maddelerden daha güvenilirdir. Doğrudan ya da aşamalı olarak elde edilen ekstraktların aroma ve lezzetinin olmasıyla birlikte antimikrobiyal etki de göstermektedir. Antimikrobiyal etki sayesinde hem gıda muhafazası sağlanmış hem de raf ömrü arttırılmış olur.

Leave a comment